Uçaklar genelde 6700-13500 metre yüksekliğinde seyretmekle birlikte kabin içi basıncı 1500-2000 metredeki basınca göre ayarlanır. Bu yükseklikte basınç ve oksijen deniz seviyesine göre daha düşüktür Ancak düşük kabin hava basıncının etkileri sağlıklı bir insanda bir probleme yol açmaz. Ancak bazı hastalarda bu konu önem kazanabilir.

Ancak uçuşun getirdiği başka stresler de vardır: hareketsizlik, jet lag (uçakla seyahat esnasında değişik zaman dilimlerine sahip başka ülkelere seyahatlerde insan vücudunun bu hızlı zaman değişimine adapte olamaması), sarsıntı, gürültü, düşük nem vb.

Genel olarak değerlendirildiğinde uçuşlarda kalp damar problemleri ve nörolojik olaylar sık görülür. Özellikle kalp damar hastalığı olanlarda angina pectoris ve miyokart infarktüsü sıklığı bu yolculuklarda artar. Özellikle 2500 km’yi geçen uçuşlarda ayak toplardamarlarında pıhtı (venöz tromboz) gelişebilir ve bu pıhtı yerinden koparak ölümcül sonuçları olabilen akciğer damar yatağında tıkanıklara neden olabilir (akciğer embolisi veya pulmoner emboli).

Hava yolculuklarında kalp damar hastaları için öneriler

Kalp hastalığı kontrol altında olan hastaların uçak seyahati problem oluşturmaz. Ancak kararsız (stabil olmayan) angina, kompleks ventriküler aritmi (ölümcül ritm bozuklukları), miyokard infarkütüsü (kalp krizi) sonrası ilk 3 hafta içinde, kontrol altında olmayan kalp yetmezliği veya kontrol altında olmayan yüksek tansiyonu olan, akciğere giden atardamar basıncının çok artmış olduğu kişilerde (doğumsal kalp hastalığı olanlarda) hastaların uçak seyahati sakıncalıdır. Koroner bypass ameliyatı olan hastaların  da ameliyat sonrası 2-3 hafta uçak seyahati yapmamaları önerilir.